14 Nisan 2015 Salı

Geleceğin kadınları!

          1910 yılında Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin’in Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı toplantısında 8 mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına bu günün “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılması önerisini getirdiğini ve oy birliği ile kabul edildiğini, ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul ettiğini hepiniz biliyorsunuz.
          Ülke olarak değişen dünyaya ne kadar ayak uydurduğumuzu, yapılan hataları ne kadar bertaraf ettiğimizi düşündüğüm zaman, hala daha günümüzde kadınlarımızın şiddete maruz kaldığını, kendini ifade edemediğini, konuşma özgürlüğünün kısıtlı olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Birçok kadının yaşam özgürlüğünün kocası veya erkekler tarafından kısıtlanabiliyor olmasına rağmen, hala daha çoğu kadınımız bunu saklıyor.
          Kadınlarımızın okuyarak, sanatla, sporla, doğayla, sosyalleşerek kendisini özgürce ifade etmesi gerekiyor. Birleşmiş Milletler sözleşmesinin 15.maddesinde yer alan ''Devletler, erkek ve kadınlara kalacakları ya da yaşayacakları yerleri seçme ve serbestçe dolaşma konuşma hakkını tanır'' kararına da hepimizin saygılı bir şekilde yaklaşmasını ve kadınlarımıza layık olduğu davranışları sergileme zorundayız.
          Günümüzde her yaşta insanların sağlığını koruması gerektiğini, kaliteli bir yaşam için sporun fiziksel ve zihinsel etkileri bilimsel olarak ortaya konuluyor. Toplumdaki bireylerin spordan uzaklaşmaması, sürekli sporun içerisinde kalması, geleceğe sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi ile olacaktır diye düşünüyorum. Ülkemizde bireysel veya takım sporları olsun amatör ve profesyonel biçimde spor yapan kadın sayısı oldukça azdır.
          Birçok insanımız tarafından kız veya kadınların spor yapması gereksiz görünüyor. Bunun sebebinin de aile veya toplumun spor bilincinin geliştirilmesiyle düzelebileceğini düşünüyorum. Kadınlarımız sadece işe gidip çalışması, üretkenliğinin artması demek değildir. İş ile ilgili çalışması değil, başka şeylerle kadının sosyalleşmesi, üretkenliğini bu gibi alanlarda farkına varması ve başkalarının kendi yerine karar vermesine sessiz kalmaması gerekiyor. Ülkemizde gerekli mercilerin, üretime katkıda bulunan kadınların yaratılmasını sağlamaktır.
          Kızlarıma her zaman söylediğim bir konu da şu oluyor. İlk önce okullarını bitirip sevdikleri alanda iş sahibi olmaları, hiçbir zaman kimseye muhtaç olmamalarıdır. Basketbolu, hayatlarına eğitimden sonra ikinci planda tutmalarını, eğitimleri bittikten sonra da onu ya birinci sıraya almaları veya önceliklerinden sonra diğer zamanlarının çoğunu ona göstermelerini söylüyorum. Şimdi de sizlere geleceğin kadınlarının bana yazdıkları yazılardan birer cümle aktarmak istiyorum.
Aslı Piro: Daha önceden pas alıp sayı atmayı düşünüyorken, takıma geldikten sonra pas verip attırmayı ve takım arkadaşımı sevindirmenin daha önemli olduğunun farkına vardım. İnsanın spor hayatında, yanındaki kişiler çok önemlidir. Eğer sevdiği kişilerle birlikteyse, o aktiviteden kopamaz.  
Sena Özşen: Takıma 7 oyuncu bir antrenör olarak başladık. Fakat şimdi 12 kız bir baba olarak kocaman bir aile olduk. Takım içerisinde her takımda olduğu gibi küçük çekişmeler olabiliyor. Ama bu hırs bizi daha iyi olmamız için çalışmaya itiyor.
Melis Öncün: Soyer Spor’a katıldıktan sonra “takım ve birliktelik” kelimesinin ne anlama geldiğini anladım. Maçlara giderken hep bir şaka ve motivasyon içinde gidiyoruz. Bu da performansımızı olumlu yönde etkiliyor.
Özlem Cumhur: Basketbol, insana belli bir kişilik, yeni dostluklar ve ikinci bir baba kazandırabiliyor.
Aliye Yöncü: Basketbol bana mücadele etmeyi, birlik olmayı, doğru düşünmeyi, doğru hareket edersek iyi şeyler olabileceğini ve hayatta her an her şeyin olabileceğini öğretti.
Sevim Okur: Basketbola bu takımda daha fazla aşık olduğumu, esas yerimin burası olduğunu düşünüyorum. Eskiden antrenmanlar yorucu gelirken şimdi bu aşk sayesinde yorulmadığımı ve severek geldiğimi söylemek istiyorum.
Sıla Taşkın: Basketbol, disiplinli ve düzenli çalışmak demektir.
Merve Gümüşok: Benim gibi takıma yeni girmiş oyunculara, takım arkadaşlarım sırt çevirmedi, dışlamadı, beni aralarına kattılar. Belki de bu diğer takımlarla aramızdaki en büyük fark olmuştur.
İrem Su Sarı: Basketbol, aşkmış, her şeymiş.
Tutku Demirtaş: Bu takıma geldikten sonra, hedefimi Türkiye’de iyi bir takımda oynamak olarak geliştirmiş bulunuyorum.
Melis Jan Zorlu: Antrenmanlara hevesle gelip, bazen yoruluyorum ama eğlenerek ayrılıyorum.
Ayseli Yaşar: En az takımdaki arkadaşlarım kadar iyi oynamak ve basketbolu geliştirmek istiyorum. Bunu başarmak için evde de çalışıyorum.
Ecem Başak Dural: Basketbol sayesinde spor yapıyorum, bedenimi geliştiriyorum. Basketbol hayatımın yarısıdır.
İlayda Yaşar: Basketbola çocukların aralarındaki ilişkiyi ve ne kadar eğlenceli olduğunu görüp başladım.
Şeniz Ünlüaşık: Tabii ki antrenmanlarda gülüp eğlenebiliyoruz, espriler yapıyoruz, ama antrenmanın ciddiyetini, motivasyonunu bozmamaya dikkat ediyoruz.
Gül Yöncü: Biz takım olarak, hoca ve takımı değil, baba ve kızları gibiyiz.

Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur. ATATÜRK
Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer

06/03/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder