15 Nisan 2015 Çarşamba

Yarıyıl tatili!

          Geçen hafta içerisinde okullarda karneler dağıtıldı ve öğrenciler yarıyıl tatiline girdiler. Kimi çocuklarımız derslerinde düşük not alıp kendilerini de, sevdiklerini de üzmüş bulunuyorlar. Dersleri iyi olan, sınıfını başarıyla geçen veya notları iyi gelen öğrenciler, bunun karşılığında sevenlerinden ödül aldılar. Sporcularımın bir kısmı derslerinde başarılı oluyorken, bazı sporcularımın ise düşük not aldığını üzülerek öğrenmiş bulunuyorum.  
          Bunun sonucunda bazı ailelerin sporcularımızı almış oldukları kırık notlardan ötürü cezalandırma yoluna gitmiş olduklarını görüyorum. Daha önceki yazılarımda vurguladığım gibi, bu ilk başta spora karşı uygulanıyor ve beni bayağı üzüyor. Çocuklarımız matematik, Türkçe, İngilizce, fen vb. gibi derslerde zorlanıyor olabilirler, fakat bu durum onların yeterince akıllı olmadıklarını göstermiyor. Bu çocuklarımızın başka alanlara (spor, müzik, resim, doğa bilimleri vb.) eğilimi olabileceğini düşünmemiz gerekiyor.  
          Uzmanlar “Karneler geldiğinde anne ve babalar çocuklarını zayıf notlardan dolayı eleştirmemeli, aşağılamamalı. Başarısızlığın kaynağını bulmaya çalışıp, başarıyı artırıcı önlemleri hep birlikte almalılar.” diyor. Düşük not alan çocuklarımızı arkadaşları ile asla kıyaslamamız gerektiğini de yıllarca duyuyoruz. Çocuklarımızı tenkit etmemeye, onların en sevdiği şeylerden uzaklaştırmamaya özen göstermeliyiz. Karnelerindeki notlar ne olursa olsun, onlara bizim için ne kadar önemli olduklarını hissettirmeliyiz. Bunu yapamazsak bozulan çocuk-aile ilişkisi ve zarar gören sevgi daha zor telafi ediliyor, belki de edilemiyor.
          Peki bizlerin hiç mi suçu yok çocuklarımız karnelerinde kırıklar getirdiği zaman? Hep diyoruz ki “Ben özel derse gönderdim, oturup onunla çalıştım ama konular bizim zamanımızdaki gibi değil” veya savunma mekanizması geliştirip kendimizi haklı çıkarmaya çalışıyoruz. Çocuklarımızın içinde yetiştiği ortamdan etkilenip, alışkanlıkları, okulu önemsemesi, sorumluluklarının farkında olması üzerinde büyük etkisi vardır. Evinizde boş oturup bütün gün TV izliyor, arkadaşlarınızla kahve içiyor, elinizde telefonlar veya tabletlerle bir şeyler yapıyor, kısaca çocuğunuzla ilgilenmeyip başka şeylerle uğraşıyorsanız, çocuğunuzun da odasında ders çalışmasını beklemek hayalcilik oluyor.
          Yıllardır mesleğin içerisinde deyim yerindeyse çocuk sarrafı olduk. Karne zamanı geldiğinde sporcularımızın zayıf veya iyi not aldıklarını gözlemleyebiliyoruz. Notları iyi olan sporcularımız, sabırsızlıkla karne gününü bekliyorken, zayıf not sorunu yaşayan sporcularımız için sıkıntı ve stres yüklü günler olarak karşımıza çıkıyor. Notları zayıf olan sporcu öğrencilerimizin antrenmana istekli katılmamaları, söylenilenleri yapamamaları, duymamaları, kafalarını meşgul eden bir takım şeylerin olduğunu görebiliyoruz ve anlıyoruz.
          Herkes belki profesyonel sporcu olmak için olmasa bile, sevdiği bir sporu yapmaya başlamalı diye düşünüyorum. Öğrenci sporcularımızın asla unutmamaları ve yapmaları gereken şeylerin de bulunduğunu göz ardı etmemeleri gerekiyor. Sevgi, istek, kararlılık göstererek spora başlayıp ilk adımı atıyorsunuz. Aileniz sizi spora gönderdiğinden dolayı ikinci adımı da atmış bulunuyorsunuz. Yapmanız gereken üçüncü adım ve en zor olanı ise zamanınızı çok iyi bir şekilde planlayıp, dersleriniz ile spora disiplinli bir şekilde çalışmak oluyor. Geriye dönmemek için fedakarlık yapmak zorundasınız. Kız, erkek arkadaşlarınıza veya ailenize fazla zaman ayıramayacaksınız. Kendi adınıza yapacağınız akıllı, kararlı, hırslı, disiplinli çalışma ve saygılı duruş sayesinde amaçlarınıza elbet ulaşacaksınız diye düşünüyorum.   
“Çalışma, bağlılık ve kararlılık her yerde olduğu gibi sizi sporda da başarıya götürüyor. ” Tahir Soyer
Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer

07/02/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder