Son zamanlarda birçoğumuz
teknolojinin gelişmesi ile kaliteli akıllı telefonlara veya tabletlere sahip
oluyoruz. Hatta bizlerin çok zor ekonomik şartlarda büyümüş olması sebebiyle,
çocuklarımız mahrum kalmaması, biz gibi büyümesinler diye her şeyi onlara sunma
eğilimindeyiz ki, onlara da bu teknolojik telefonları, tabletleri alıyoruz.
Tabii ki bugünkü konum telefonlar veya tabletler değil. Sizlerle geçenlerde
okuduğum bir makaleden bir şeyler paylaşıp, yine her zamanki gibi spora
döneceğim.
NBC televizyon kanalında Brian
Williams ile röportaj yapan Apple CEO’su Tim Cook; “Ben Jetgilleri çok
severdim. Şu anda elimdeki bu akıllı telefon [İPhone] sayesinde Jetgiller’i
yaşıyoruz.” diyerek yaratıcı düşüncenin gücünün dile getirdi. Jetgil ailesinin
en büyük özelliğinin fütüristik (ileriyi görebilen) olmasıydı. 80’li yıllarda
TRT’de gösterilen çizgi film, özellikle çocukları uçan arabalar, hizmetçi,
robot ve video konuşmalarıyla etkilediğini birçoğunuz biliyorsunuz.
Tim Cook telefonu göstererek
“Jetgiller’i yaşıyoruz” derken aslında çok yerinde bir betimleme yaptı.
Çocukken yaratıcı ve yenilikçi görseller izleyen, yayınlar okuyanların ileride
bu yaratıcılığı topluma mal edebileceğini vurguluyordu. Yaratıcılık seyretmekle
ve okumakla elde edilebileceği gibi bazıları için bizzat uğraşmak ve kendi
eserini dizayn etmek anlamına gelir. Bu da fırsat verilmesi anlamındadır.
Bizler çocuklarımızı, gençlerimizi ne
kadar yaratıcı yetiştiriyoruz ki? Evden başlayarak, okulda, sporda, veya başka
yerlerde çocuklarımızı yaratıcı yetiştirebiliyor muyuz? Bence bir veli, spor
adamı olarak hayır diyebiliyorum. Tabii ki yaratıcılığı Jetgiller ile
sağlamayacağız ama bu konuda yapacağımız çok şey var. Kız çocuklarımız veya
genç bayanlarımız bir yemek yapma konusunda evde ne kadar yaratıcı
olabiliyorlar siz annelere soruyorum? Ya da erkek çocuklarımız ne kadar
arabanın servisini, tekerleğini veya bir elektrik fişini değiştirebiliyorlar?
Hepimiz çocuklarımızı hazıra alıştırdık. Bizlerin zamanında zevkle yaptığımız,
mutlu olduğumuz işleri çocuklarımızın çoğu bilmiyor. Bazılarımıza göre de ne
gereği var diye de söylenebiliyor.
Evet şimdi spor adamı olarak
yaratıcılığın Basketbolda nasıl köreldiğinden bahsetmek istiyorum. Bizler
antrenörler veya teknik adamlar olarak oyuncularımıza maçlarda oynamaları için
set oyunları çalıştırıyoruz. Bu set oyunlarını da oyuncularımızdan sürekli
isteyip, onunla da oyuncularımıza ne zaman ve nerede ne yapacağını
ezberletiyoruz. Bu sayede onların yeteneklerini, yaratıcılıklarının ortaya
çıkmasını engelliyoruz.
Bu konuda biz antrenörler suçlu gibi
görünsek de, esas sorun kimi oyuncuların gerekeni veya oyunun gerekliliklerini
yapmamasından kaynaklanıyor. Bu sayede de takım oyunu olduğundan, yetenekli ve
yaratıcı oyuncuların da bunu göstermesini engelleyebiliyoruz. Aslında çok kolay
olan bu oyunu set oyunları ile de zor hale getiriyoruz. Bayağı bir süredir set
oyunlarını kullanmıyorum. Oyunun gerektirdiği zamanlarda oyuncularıma, kenar,
dip veya hücum setlerini çiziyorum. Bu sayede de oyuncularımın yaptığı yaratıcı
hareketler de hoşuma gidiyor. Yıllardır set oyunlarımı bile oyunun gerektirdiği
hareketlerden oluşturdum.
Hayatın her zamanında, sorunlara;
bozukluklara, bilgi eksikliğine, kayıp öğelere, uyumsuzluğa karşı duyarlı olma;
güçlüğü tanıma, çözüm arama, tahminlerde bulunma ya da eksikliklere karşı
denenceler geliştirme, değiştirme yada yeniden sınama, daha sonra da sonucu başkalarına
iletmek yaratıcılıktır. Gelin hep birlikte her alanda yaratıcı gençler
yetiştirelim…
“Hayalgücü, yaratıcılığın başlangıcıdır.
Neyi arzu ederseniz onun hayalini kurarsınız ve neyin hayalini kurarsanız sonunda
onu elde edecek yaratıcılığı bulursunuz.” George Bernard Shaw.
Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer
21/03/2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder