15 Nisan 2015 Çarşamba

Ne kadar saygı!

          Ne kadar zaman oldu bilemiyorum ama bayağı bir süredir spor haberlerinin dışında televizyonda ve radyoda haber izleyip dinlemiyorum. Açıkça söylemek gerekirse aldığım gazetelere de köşe yazarları hariç gözümün ucuyla bakıyorum. Sadece sosyal paylaşım sitelerinde veya internet üzerinden denk gelebildiğim ölçüde, dikkatimi çeken haberleri okuyor takip ediyorum. Aslında o kadar çok dikkat çekici haber oluyor ki, okumamak elde değil. Ancak mide bulandırıcı, keyif kaçırıcı, saygısızlık boyutuna varan olaylar var ki, insanın okuması içinden gelmiyor.
          Tabii ki ülke gündemi milletvekilliği seçimine odaklı olduğundan, medyada çıkan çoğu haber de bu konuda oluyor. Üzülerek belirtmek istiyorum ki bu konudaki haberleri okumak bir yetişkin, bu ülkenin ferdi, veli ve ülkesinin gelişmesi için katkı koymaya çalışan bir kişi olarak beni yoruyor. Siyaset bilimci veya politikacı değilim. Ülkenin siyasi durumunu takip eden bir gazeteci veya yazar da değilim. Sadece bir birey olarak bu seçim sürecinin daha seviyeli ve saygılı bir şekilde geçebileceğini ümit eder beklerdim. Fakat sadece bekleyip duruyoruz.
          Saygı bir davranış biçimidir ve eğitimsiz olmaz. Bu eğitim de ailede başlayıp, eğitim ve çevreyle gelişiyor. Sevgi ve saygı dolu bir ailede yetişen insanlar davranışlarından, hal ve hareketlerinden bunu belli ediyorlar. İnsanlarda sevgi ve saygı özelliği bulunursa tüm ilişkileri iyi oluyor, birçok kişi onları seviyor. Sevgi ve saygıya sahip olan insanlara her zaman daha farklı davranılıyor. Ülkemiz bir çok zorluklardan geçmesine rağmen özellikle ilk zamanlarda büyüklerimiz saygı adına kusurda bulunmamışlardır. Bizlere de saygıyı gerek ailemiz ve öğretmenlerimiz çok iyi bir şekilde öğretmişlerdir. Şu andaki siyasi ortamda milletvekilliği veya partilerinin iktidara gelmesi için halkın karşısına çıkacak olan büyük bir çoğunluğun da bu eğitimden nasibini yaş itibarıyla bizlerden önce aldıklarını biliyorum. Hepinizin bildiği gibi bazılarının bu saygıyı alması, fakat gösterememesinin en büyük sebebinin ise para ve makam hırsı olduğunu da gizlemeyeceğim.
          6-7 Haziran tarihinde Begüm Semir isimli Basketbolcu kızımı İstanbul Üniversitesi BGD kulübünde denenmek üzere götürdüm. Yapılan iki günlük antrenman sonrasında kızımızı bu hafta tekrardan antrenmanlara çağırdılar. Profesyonel bir kulüp olarak İstanbul Üniversitesi BGD, Begüm’ü sadece oyunu ile değil her konuda denemeye tabi tutarak alınıp alınmayacağına karar verecekler. İnşallah kızımız da bu deneme sonucunda başarılı olup hayallerine bir parça ulaşabilmek için adım atacak. Sonsuz başarılar diliyorum.
          9 Eylül İlkokulunda Haşmet Hocamın önderliğinde basketbol sporuna başlayan, Levent Kolejinde Marina ve Ayşe Hocalarımın eğitimlerini de alan kızımız benim yetiştirmiş olduğum bir sporcu değil. Sadece gitmeden ve gidip geldikten sonra 10-15 antrenman birlikte çalıştık. Kendisini yetiştiren tüm Hocalarımı kutluyorum. Her ailenin çocuğu için yapacağı gibi kendisine destek çıkan ailesine de teşekkür ediyorum.
          Begüm benim oyuncum olmamasına rağmen neden yardımcı olup götürme konusunda da birşeyler yazmak istiyorum. Bunu kendi takımımda bulunan çocuklarıma da sordum. Cevabı çok basit “Saygı”. Kızımıza koymuş olduğu hedef, hayaller ve isteği adına saygı duydum ve ona yardımcı olmaya karar verdim. Basketbol adına istekli, çalışkan ve hedefleri olan her çocuğumuza da saygı duyup yardımcı olacağım. Onlara bu sevgi ve saygıyı gösterdikten sonra onların da kişilere saygılı bir şekilde davranacaklarını düşünüyorum.
          Yaptığım bu davranış ahlaki (etik) bir olay mıydı? Başka kulübün oyuncusunu alıp götürmek acaba doğru muydu diye de sorgulanabilirim. Bu konuda da gerekli tüm konuşmaları, izini, ailesi Kulüp Müdürü ve Kulüp Antrenörü ile yaptıktan sonra, ben de konuşup izin aldığımı, ondan sonra bu yola çıktığımı sizlere belirtmek istiyorum. Doğrusunun da bu olacağını, ahlakın da saygının içerisinde yer aldığını bilen bir kişi olarak bu yolu kendime adet edindim.
           Sevgi ve saygı hayatımızda en temel unsurlardır ve bunu kendimizden başlayarak herkese göstermeliyiz. Medyada veya ortamlarda birilerini eleştirebiliriz. Eleştiri olumlu veya olumsuz ikiye ayrılsa da, maalesef genellikle olumsuz eleştiriler yapılıyor. Eleştirileri yaparken de somut örnekler verebilmeliyiz. Çıkıp konuşmayı herkes becerebiliyor, fakat sadece konuşmakla, eleştirmekle, mangalda kül bırakmamakla bu ülke adam olmaz. Bu ülkeyi sadece milletvekili veya hükümetler yönetecek katkı koyacak diye bir kural da yoktur. Bu ülkeyi hepimiz önce kendimize sonra birbirimize saygılı davranarak, uzman olduğumuz alanlarda daha iyi çalışarak ve eğitim alarak yönetmeliyiz. Hükümetler ve vekiller de düzgün yasalar çıkararak, ben bilirim, ben yaparım zihniyetiyle hareket etmeden katkı koymalılar diye düşünüyorum...  
“Bir ülke, kendisine ve birbirlerine saygı duyan kişiler tarafından yöneltilirse refaha çıkar” Tahir Soyer         

  

Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer

27/06/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder