15 Nisan 2015 Çarşamba

Merbutiyet!

          Ülkemizde birçok vatandaşımız av meraklısı olarak biliniyor. Av meraklısı kişilerin de Av Köpekleri beslediklerini görebiliyoruz. Sadece avcılar beslemiyor tabii ki bu sevimli dostları. Birçok insan çeşitli köpek türlerini evlerinde ve avlularında barındırıyorlar. Aslında büyük bir çoğunlukla, özellikle köy yerlerinde birçok hayvan türleri besleniyor. Fakat ülkemizde birinci sırayı, insana bağlı olan bu dostlar yani köpekler alıyor.
          Köpeklerin 15 bin yıldan daha uzun bir süreden beri, insanoğlunun av partneri, koruyucusu ve arkadaşı olduğu açıklanıyor, bunu çoğumuz yaşayarak da görüyoruz. Günümüzde dostluklarını paylaştığımız köpekler, Bekçi Köpeği, Av Köpeği, Çoban Köpeği vb. gibi sınıflara ayrılıyor. Son yıllarda da cinsleri değişik ve küçük olan sevimli görünen güzel köpekleri de süs köpeği olarak evlerimizde düşünmeye başlıyoruz.
          Köpekler, insanoğlu ile geçirdiği uzun yıllar sonrasında bir tür sosyalleşme gösteriyor. İnsanlar ile köpeklerin değişik diyaloglar kurabilecek yetenekleri de olduğunu, bunu elde ettiklerini görebiliyoruz. Dost olarak bildiğimiz bu sevimli dostları, besleyerek, sığınacak yer bularak onların bize olan bu bağlılığını perçinliyoruz. Bu sağlanan kolaylıklar sayesinde de evcilleşen köpekler artık insanlara bağımlı hale geldiler. Bu yaşatılan kolaylıklar birçok hayvana sağlanıyor olsa da, bu bağımlılığı köpekler ve atlar yapabiliyor.
          Merbutiyet diye başlık atıp bir kelime daha öğrenmiş bulunuyorum. Merbutiyet bağlılık anlamını taşıyor. Bağlılığın sözlük anlamının da, birine karşı sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve gösterme olarak açıklandığını, kısaca sadakat olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Sporcuların da yaptığı spora, takım arkadaşlarına, antrenörüne, kulübüne, taraftarlara karşı bağlılık göstermesi gerekiyor. Özellikle takım sporlarında oyuncuların birbirine karşı bağlı olmayı, birlik içerisinde hareket etmeyi, oyun alanının her iki tarafında da oyuna bağlı kalıp, savunma ve hücumu ayni bağlılıkta öğrenmeleri gerekiyor. “Bir parmakla çakıl taşını oynatamazsınız, fakat bir elle dünyayı oynatabilirsiniz.” sözü de tam da bunu bize anlatıyor.
           Başarılı sporcuları yakından incelediğimiz zaman, başarıya giden yolda ortak noktalarının  yaptıkları işe kendilerini yürekten adamaları olduğunu fark ediyoruz. Başarılı bir profesyonel sporcu zamanının büyük çoğunluğunu antrenman, maça hazırlık ve sahada performansını sergileyerek geçiriyor. Profesyonel sporcuların hayatlarının bütünü, sahada geçirecekleri kısa bir süreye odaklanmış olarak düzenleniyor. Bu kişiler bütün hayatlarını, başarılı bir performans için enerjilerini artırmak, sürdürmek ve yenilemek üzere düzenliyorlar. Beslenmeleri, uyku ve dinlenmeye ayırdıkları zaman, zihinsel konsantrasyonları, duygusal hazırlıkları ve kendileri için koydukları hedefe sürekli bağlı kalmaları, düzenli bir rutine dayalı olarak sürdürülüyor. 
          Sonuç olarak spor da, her meslek dalı gibidir. İşinize, sevdiğinize nasıl bağlılık gösteriyorsanız, sporun içerisinde yer alan her şeye de bağlılık göstermelisiniz. Kendi başınıza senaryolar üretip bir takım şeyleri farklı algılarsanız, kendinizi çok yukarılarda görüp hiç kimseyi beğenmezseniz, gün gelir sizi de kimse istemez. Ayrıca sporun da nankör olduğunu, bir sakatlanmayla her şeyin biteceğini unutmayınız. Hayalleriniz içerisinde spor var ise, bunun için çok şeyden vazgeçmeye karar vermişseniz, bağlılık içerisinde bulunmanız gerekiyor diye düşünüyorum…
“Sadakat, eğer onu taşıyacak gücü yoksa insana çok ağır gelebilir.” Spartacus
Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer

31/01/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder