Ülkemizde
birçok vatandaşımız av meraklısı olarak biliniyor. Av meraklısı kişilerin de Av
Köpekleri beslediklerini görebiliyoruz. Sadece avcılar beslemiyor tabii ki bu
sevimli dostları. Birçok insan çeşitli köpek türlerini evlerinde ve avlularında
barındırıyorlar. Aslında büyük bir çoğunlukla, özellikle köy yerlerinde birçok
hayvan türleri besleniyor. Fakat ülkemizde birinci sırayı, insana bağlı olan bu
dostlar yani köpekler alıyor.
Köpeklerin 15 bin yıldan daha uzun
bir süreden beri, insanoğlunun av partneri, koruyucusu ve arkadaşı olduğu
açıklanıyor, bunu çoğumuz yaşayarak da görüyoruz. Günümüzde dostluklarını
paylaştığımız köpekler, Bekçi Köpeği, Av Köpeği, Çoban Köpeği vb. gibi
sınıflara ayrılıyor. Son yıllarda da cinsleri değişik ve küçük olan sevimli
görünen güzel köpekleri de süs köpeği olarak evlerimizde düşünmeye başlıyoruz.
Köpekler, insanoğlu ile geçirdiği
uzun yıllar sonrasında bir tür sosyalleşme gösteriyor. İnsanlar ile köpeklerin
değişik diyaloglar kurabilecek yetenekleri de olduğunu, bunu elde ettiklerini
görebiliyoruz. Dost olarak bildiğimiz bu sevimli dostları, besleyerek,
sığınacak yer bularak onların bize olan bu bağlılığını perçinliyoruz. Bu
sağlanan kolaylıklar sayesinde de evcilleşen köpekler artık insanlara bağımlı
hale geldiler. Bu yaşatılan kolaylıklar birçok hayvana sağlanıyor olsa da, bu
bağımlılığı köpekler ve atlar yapabiliyor.
Merbutiyet diye başlık atıp bir
kelime daha öğrenmiş bulunuyorum. Merbutiyet bağlılık anlamını taşıyor.
Bağlılığın sözlük anlamının da, birine karşı sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve
gösterme olarak açıklandığını, kısaca sadakat olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
Sporcuların da yaptığı spora, takım arkadaşlarına, antrenörüne, kulübüne, taraftarlara
karşı bağlılık göstermesi gerekiyor. Özellikle takım sporlarında oyuncuların
birbirine karşı bağlı olmayı, birlik içerisinde hareket etmeyi, oyun alanının
her iki tarafında da oyuna bağlı kalıp, savunma ve hücumu ayni bağlılıkta
öğrenmeleri gerekiyor. “Bir parmakla çakıl taşını oynatamazsınız, fakat bir
elle dünyayı oynatabilirsiniz.” sözü de tam da bunu bize anlatıyor.
Başarılı sporcuları yakından incelediğimiz zaman,
başarıya giden yolda ortak noktalarının yaptıkları işe kendilerini yürekten
adamaları olduğunu fark ediyoruz. Başarılı bir profesyonel sporcu zamanının
büyük çoğunluğunu antrenman, maça hazırlık ve sahada performansını sergileyerek
geçiriyor. Profesyonel sporcuların hayatlarının bütünü, sahada geçirecekleri
kısa bir süreye odaklanmış olarak düzenleniyor. Bu kişiler bütün hayatlarını,
başarılı bir performans için enerjilerini artırmak, sürdürmek ve yenilemek
üzere düzenliyorlar. Beslenmeleri, uyku ve dinlenmeye ayırdıkları zaman,
zihinsel konsantrasyonları, duygusal hazırlıkları ve kendileri için koydukları
hedefe sürekli bağlı kalmaları, düzenli bir rutine dayalı olarak sürdürülüyor.
Sonuç olarak spor da, her meslek dalı gibidir. İşinize, sevdiğinize
nasıl bağlılık gösteriyorsanız, sporun içerisinde yer alan her şeye de bağlılık
göstermelisiniz. Kendi başınıza senaryolar üretip bir takım şeyleri farklı
algılarsanız, kendinizi çok yukarılarda görüp hiç kimseyi beğenmezseniz, gün
gelir sizi de kimse istemez. Ayrıca sporun da nankör olduğunu, bir
sakatlanmayla her şeyin biteceğini unutmayınız. Hayalleriniz içerisinde spor
var ise, bunun için çok şeyden vazgeçmeye karar vermişseniz, bağlılık
içerisinde bulunmanız gerekiyor diye düşünüyorum…
“Sadakat, eğer onu
taşıyacak gücü yoksa insana çok ağır gelebilir.” Spartacus
Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer
31/01/2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder