Hayat boyu birçok olaylar
yaşayabiliyoruz. Yaşadığımız olayları da okuyarak pekiştirebiliyoruz. Geçenlerde
okuduğum “Spor Psikolojisi” üzerine yazılmış bir kitapta, “Anksiyete” kelimesi
ile tanıştım ve bugün bunun üzerine birşeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Antrenmanlarda ve özellikle maçlarda
oyuncuların endişelendiği bir yığın örnek verebilirim. Turnike kaçırdıktan
sonra, tekrar kaçıracağım endişesiyle turnikeye girmeyen veya uzaktan turnike atmaya
çalışan birçok oyuncu biliyorum. Hücum ederken rakip savunma oyuncusundan blok
yiyen bir oyuncunun, korkup doğru hücum etmemesini de çok yaşıyorum. Pivot
oyuncu pozisyon almadan, ona pas vermeye çalışırken top kaptıran bir forvet
oyuncusunun, bunu arka arkaya yapmasından sonra oyundan alınmasıyla, bu
beceriyi bir daha kolay kazanamadığını gözlemleyebiliyorum. Tabii ki bunun daha
acı gerçeği bu olaydan sonra takım içerisinde ona pas vermemek gibi bir durum
da ortaya çıkıyor. Bunların hepsi anksiyete (endişe) olarak karşımıza çıkıyor. Tabii
ki aşırı güvenli sporcuların, her eline top geldiğinde kullanması da biz
antrenörleri endişelendiriyor.
Anksiyete veya endişe, canlılarca deneyimlenen kaygı, korku,
gerilim, sıkıntı halidir. Canlıların dış ortama
uyum çabasında koruyucu bir tepkidir. Denetim dışına çıkıp kişinin
işlevselliğini aksattığında Anksiyete bozuklukları olarak inceleniyor.
Psikiyatride bir grup hastalığın genel adıdır diye açıklanıyor. Terleme,
titreme, çarpıntı vs. gibi bedensel belirtileri görülebilir. Başına kötü bir
şey geleceğini düşünme, rezil olmaktan veya komik duruma düşmekten korkma gibi
bilişsel (düşünsel), fakat çoğu kez nedeni belirsiz, tanımlanamayan bir
gerginlik durumu olduğu uzmanlar tarafından söyleniyor.
Anksiyete, genelde kavramsal,
somatik, duygusal ve davranışsal bileşenlere sahip olmak biçiminde tanımlanıyor.
Kan basıncı ve kalp atışının artması, terleme, ana kas gruplarına ani kan
akışının hücum etmesi nedeniyle kaslarda gerginlik, bağışıklık ve sindirim
sistemi fonksiyonlarının yavaşlaması gibi fiziksel etkileri vardır. Bunlara ek
olarak mide bulantısı, el ve ayaklarda soğukluk, titreme - üşüme hissedilir.
Duygusal açıdan ise hastalık korku ve panik hissine neden oluyor. Kişi her şeyi
olabilecek en olumsuz yönüyle ele alır, moral seviyesi en alt düzeydedir.
Davranışsal olarak ise hasta, anksiyete kaynağından kaçma eğilimi gösteriyor.
Yine de anksiyeteden sadece patolojik bir durummuş gibi bahsetmek yanlış olur.
Bu his, korku, kızgınlık, üzüntü ve mutluluk gibi duygularla beraber gelen,
insanoğlunun hayatta kalmasıyla bağlantılı temel duygulanımlardan birisidir.Bir sınava veya iş görüşmesine giderken veya ilk defa yeni bir insanla tanışırken stresli ve gergin olmamız çok doğaldır. Fakat sürekli endişelenen ve korkularla boğuşan bir ruh halinde iseniz ve bu sizin günlük yaşantınızı ciddi şekilde etkiliyorsa anksiyete bozukluğu yaşıyor olabilirsiniz. Anksiyete tedavisi en az bir yıllık ilaç tedavisi şeklinde seyreder. Bunun yanı sıra derin nefes alıp vermek endorfin salgılanmasına neden olduğu için hastaları rahatlatır. Masaj, aromaterapi, telkin gibi yöntemlerin de işe yaradığı biliniyor.
Sporcularda anksiyete (endişe), dönemler içerisinde olabiliyor. Fakat yapılan antrenmanlarda sporcuları motive etmek, konuşmak, kendisinin yapamadığı hareketi yapabileceğini sürekli söylemek ve takdir etmekle düzelebildiğini görüyorum. Çevremizde yaşanan sağlık sorunları ile ilgili sporun her zaman iyileştirici bir etkisi olduğu biliniyor. Anksiyete rahatsızlığı da spor yapan insanlarda çok az olarak karşımıza çıkıyor. Bu tür bir rahatsızlığa yakalanan sporcumuzu erken teşhis etmek de biz antrenörlerin görevi olması ve hemen müdahale etmesi gerekiyor. Konuyla alakalı da psikologlardan teknik destek almamız en doğrusu olacaktır diye düşünüyorum…
“Endişeleri düşünürsen başarısız olursun. Endişeleri bırakıp zaferi
düşünürsen BAŞARILI olursun.” D.J. Schawartz
Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer
22/05/2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder