“Asrın Projesi” denilen TC'den KKTC'ye borularla su
taşıma sisteminin temelinin atıldığı bu günlerde ülkemize yeni yatırımlar
yapılması isteniyor ve gelişmesi hedefleniyor. Yeni yatırımların sanayi ve
turizm dışında olması gerektiğini de düşünürsek, bu dönemde spor ve basketbol
anlamında neler olabilir sorusu bir spor insanı olarak ilk aklıma gelenler
arasında. Toplumun genelinde sporda ambargo ve tanınma sorunu ısrarlı bir
şekilde malzeme olarak kullanılıyor. Ancak tartışmamız gereken esas sorun;
ambargolar aşılsa, bugün tanınsak biz dünya ile rekabete hazır mıyız? Sadece
ambargo altındayız diye sorunu tekrarlamaktansa Kıbrıs sorunu çözülene kadar
olan zamanı biz de lehimize çevirip, spor konusunda kendimizi hazırlayarak
geçirsek iyi olmaz mı?
Gelişmiş ülkelerde tüm spor dallarında aday sporcular en alt seviyeden
başlayarak, genel fiziki yapıları da göz
önüne alınıp bir ekol çerçevesinde yetiştiriliyor. Basketbolda ekol sayılan
Sırbistan ve Litvanya gibi ülkelere baktığımızda, bu ülkelerin eğitim sistemi
içerisinde sportif eğitimin de yeraldığını görüyoruz. Aslında bu uygulamaya
Eski Doğu Bloku ülkelerinin tümünün eğitim sistemlerinde rastlanıyor. İköğretim
çağındaki öğrenciler arasında sportif taramalar yapılarak, fiziksel
özelliklerine ve yatkınlıklarına göre öğrenciler kendilerine uygun branşa
yönlendiriliyorlar. Basketbol branşıyla, bu branş için ideal kabul edilen yaş
aralığında tanışan ve bir eğitim programının dahilinde antrenmanlara başlayarak
bu branşın temel tekniğini öğrenen ve taktik bilgisi edinen çocuklar, yıllar
ilerledikçe karşımıza bir ekolün temsilcisi oyuncular olarak çıkıyorlar.
Biz ülke olarak bu konuda şimdiye kadar ne yaptık? Gelişmekte olan her ülkede
olduğu gibi spor konusunda da eksiklerimiz çok ne yazık ki. Ülkemizde
oluşturulacak ciddi spor politikaları sonrasında bizler de tüm spor dallarında
sporcuların fiziki yapılarına, durumlarına göre programlar yapılıp altyapıdan
itibaren oyuncular yetiştirmeliyiz. Örnek olarak ülkemizde uzun boylu
basketbolcu çok az olduğundan, az sayıda olan bu oyuncularımızı bizler pivot
olarak kullanıyoruz. Oysa başka ülkelerde o uzun boydaki basketçiler forvet
pozisyonunda oynamaktadırlar. Biz ülke olarak bu durumu kabullenip ona göre
oyun sistemlerini alt yapılardan uygulamalıyız ya da uzun boylu basketbolcular
devşirmeliyiz.
Sözün özü Kıbrıs sorunu çözülene kadar olan zamanı, çok iyi
değerlendirip spor konusunda da hazırlanmamız gerekir. Öncelik tabi ki kalıcı
ve alt yapıyı destekleyen spor politikalarının oluşturulmasıdır. Bunun dışında
Uluslar arası deneyimler çok önemli. Geçmiş dönemlerde yabancı ülke
takımlarıyla dostluk maçları oynandı ancak bu gibi etkinliklerin daha sık bir
şekilde yapılması gereklidir. Şu anda Kktcell Tekerlekli Sandalye Basketbol
takımımız, Beşparmak Hentbol Takımımız, Fast Break Basketbol Takımımız, LAÜ
Masa Tenisi Takımımız vb. Türkiye’de mücadele etmektedir.
Bana
göre bu takımlarımızın Türkiye’de mücadelelerine devam etmeleri tecrübe
açısından iyi olmakla birlikte, Türkiye’yi hedef almadan başka ülke
takımlarıyla dostluk maçları yapmamız gerekmektedir. Hemen diyebilirsiniz ki;
Türkiye ile ayni seviyede mücadele eden takımlarımız tabii ki hedef olarak
burda mücadele edebilir. Öncelikle spor branşlarımızda başa baş mücadele
edebileceğimiz ülkelerle dostluk maçları yapmalıyız. KKTC Basketbol Federasyon
Karması olarak 9-13 Haziran 2008 tarihinde İstanbul’da yapmış olduğumuz dostluk
maçlarının ilkinde Suriye’yi yenmiş Ürdün ile de başa baş mücadele edip
yenilmiştik.
Bu
gibi deneyimler gerek sporcularımız, gerekse de onları yetiştiren antrenörler
açısından uluslararası arenaya çıkmadan yaşanılması gereken tecrübelerdir.
Sporda ambargolara eleştiri getirirken ambargoların kalkacağı o güne kadar da
kendimizi hazırlamalıyız.
“Sporda
başarılı olmak için, milletçe sporun niteliği ve değeri anlaşılmış olmak ve ona
kalpten sevgiyle bağlanmak ve onu vatani görev saymak gerekir.”
Saygı
ve basketbolla kalın.
Tahir
Soyer
23/03/2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder