Obezitenin ne olduğu herkes tarafından biliniyor. Önemini
belirtmek, ayrıca bazı örnekler vererek,
konunun üzerindeki hassasiyeti etrafınızla paylaşmak için iki hafta önce
sizlerle “Obeziteye karşı savaş açalım” isimli bir köşe yazısı yazmıştım. Bu
haftaki köşe yazımda belki de çok adını duymadığımız veya ne olduğunu
bilmediğimiz “Drankoreksiya” konusunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Obezite
aşırı kilolu insanların yakalandığı hastalık olmasına karşın, Drankoreksiya ise
daha zayıf kalmak isteyen kadınların yemek öğünü yerine “alkol alarak
zayıflama” olarak karşımıza çıkıyor. Bu hastalıkta kişiler hiçbir şey yemeyip
bir-iki kadeh alköllü içki ile kilo almamayı zayıf kalmayı düşünen insanların hastalığı
oluyor.
Amerika
Birleşik Devletleri ve Avrupa’da ilk olarak fark edilen ve şimdilerde tüm
Dünyayı saran bu hastalığın ismi tıbbi olmamasına rağmen uzmanlar tarafından “Drunkorexsia”
olarak adlandırılıyor. Anoreksiya Nerzova ( Özellikle genç kadınlarda
görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla
beliren psikolojik bozukluk.) ve alkol bağımlılığının bileşimi olarak
gösteriliyor.
Kişilerin
normal kilosunu kabul etmemesi, kilo almaktan ve şişmanlamaktan aşırı korku
duyması sonucu ortaya çıkan Anoreksiya hastaları özellikle alkol almaktan
kaçınsalar da yeni ortaya çıkan Drankoreksiya olarak isimlendirilen bu
hastalıkta insanlar alkol alıyorlar. Tabii ki sürekli alkol alan kişileri de ne
gibi tehlikelerin beklediği açıkça ortada. Özellikle genç kadınların
sosyalleşme adına girdiği bu ortamlarda almış olduğu alkol ile ne gibi olaylara
da maruz kalacağını düşünmek bile istemiyorum.
Mezura
Sağlıklı Beslenme Danışmanlık Hizmetlerinden Uzman Psikolog Tracy Kazmirci’nin
Drankoreksiya hakkındaki söylemlerinden bir paragrafı sizlerle paylaşmak
istiyorum. “ Yeme bozuklukları çocuklarda, erkeklerde ve daha ileri yaşlarda da
görülebiliyor. Ancak genç kadınlarda daha çok görülmesinin nedenleri arasında
beden imajının önemli olması, kendine duyulan güven, saygı ve sevginin giderek
daha çok dış görünümle bağdaştırılması, medyanın etkisiyle zayıflığa özenilmesi
ve toplum beklentilerinin yarattığı baskılar sayılabilir.”
Bir spor
adamı olarak bunun tıbbi açıklamalarını yapmak bana düşmüyor. Ancak olayın
bilinmesi, bunun farkına varılmasını, ileride bu gibi durumlarla karşılaşırsak
gerekli tıbbi ve psikolojik tedaviyi almamız gerekiyor. Uzmanlar bu ve buna
benzer konularda her zaman bizleri bilgilendiriyor. Yine de bu konu hakkında
bilgilendirme yapacaklarını düşünüyorum.
Sporun
insan sağlığı üzerindeki fiziksel ve psikolojik tedavisinin ne olduğunu hepimiz
biliyoruz. Bizler ülkemizdeki çocuklarımızın küçük yaşlardan spora
yönlendirmeye çalışmalıyız. Daha büyük yaşlarda çok ender kişiler sporla tanışabiliyor
ve sporun farkını anlayıp yapıyor. Bugün şişmanlık ile alakalı veya başka
problemler ile ilgili uzmanların (Çocuk
Doktoru, Spor Hekimi, Pedagog, vb.), çocuklarımızın sağlıklı gelişimi ve
onların kötü alışkanlıklarından uzak tutmak için en güçlü önerisi daima bir
spor branşı ile uğraşmalarının sağlanması yönünde oluyor.
Daha önce yazmış olduğum bir yazımı
tekrardan buradan hatırlatmak istiyorum. Spor, çocuklarımızın sporcu gibi
disiplinli bir hayat yaşamaları için onlara verilecek beslenme, davranış ve
genel kültür dersleridir. Spor ile sadece beden sağlığı değil, ruh sağlığı da
dengeleniyor. Spor yapanların daha sağlıklı, daha hareketli ve daha bilinçli
olduğu bilindiğine göre sporun yaygınlaştırılması genel toplum sağlığının
dolayısıyla genel nüfusun içerisinde sağlıklı insan yapısının artmasını
sağlayacaktır.
“Herkes sadece anladığı
konuda konuşsaydı sessizlik dayanılmaz olurdu.” Anonim
Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer
27/09/2012
Tahir Soyer
27/09/2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder