Geçmişten günümüze, her alanda olduğu gibi sporda da
büyük değişimler olduğunu gözlemliyoruz. Aslında bu değişimi, spora
başladığımız günden itibaren kendimizde de görüyoruz. Bu değişimleri, bilinçli
ve güncel gelişmeleri de takip ederek yaşarsak başarılı sonuç alabiliriz.
İnsanlar güncel olayları, dünya üzerindeki değişimleri kitle
iletişim araçları sayesinde öğreniyor ve takip ediyor. Teknik bir konu olan
sporda ise kitle iletişim araçlarından öğrenmenin dışında, sporcuların
dünyadaki gelişmeleri bire bir yaşayarak, izleyerek öğrenmesi gerekiyor.
Özellikle bizim gibi ada ülkelerinde kendi içlerinde kalmayıp, farklı
rakiplerle mücadele içerisine girmeleri, onların neler yaptıklarını gözlemlemeleri
gerekiyor.
Spor
kamplarının amacının daha önce yazmış olduğum bir köşe yazımdaki gibi, sevdiği
ve gönül vermiş olduğu sporun temel becerilerinin yanında, takım ruhu,
paylaşım, disiplin, fair play gibi olguları kazandırmak olduğunu da hepimiz
biliyoruz.
Kampların sadece sporcu gelişimi için değil biz antrenörler için de gerek
deneyim gerekse de kendi imkanlarımız ile karşılaştırma fırsatı sağlaması
açısından oldukça faydalı olduğu bilinciyle geçtiğimiz günlerde Genç Basketbol
Takımımızı İstanbul Kampına götürdük.
Bu
tarz deneyimler ve renklerine gönül vermiş oldukları, ulaşılmaz görülen
Fenerbahçe, Galatasaray gibi büyük takımlarla maç yapmaları, kendilerini
göstermeleri, kendilerine güven geliştirmeleri açısından büyük tecrübe oluyor. Spor
gerek bireysel gerek takım halinde yapılsa da, bu birikimleri sadece
yurtdışına düzenlediğimiz kamplar sayesinde edinebiliyoruz.
Kampın
ilk günü 1947 yılında kurulmuş ve çok güzel tesisleri olan Taç Spor ile
maçımızı yaptık. Bizim kategorimizde olan bu takımla başa baş mücadele edip,
çok iyi bir görüntü sergiledik. Hatta takım olarak bazı dönemlerde daha iyi
mücadele ettiğimizi söyleyebilirim. Türkiye Basketbol Federasyonunun Gençler
Liginde bir tane 1994 doğumlu baskebolcunun oynamasına izin vermesi ve Taç Spor
Kulübünün de pivot bölgesi için bu oyuncuyu seçmesi, bizim bu oyuncuya karşı ne
kadar önlem almaya çalışsak da bu rakibin avantajı oldu. Sonuç olarak zevkli ve
mücadele içerisinde geçen bir maçtan 82-76 mağlup ayrıldık.
Kampın ikinci ve üçüncü günü Fenerbahçe ve Galatasaray yıldız takımları ile
maçlarımızı oynadık. Buradan baktığımız zaman Anadolu Efes ile birlikte her iki
kulübünde alt yapıları için büyük yatırımlar yaptığını gözlemliyoruz. Her iki
takımla yaptığımız maçların üçüncü periyoduna kadar çok güzel mücadele ettik.
Dördüncü periyotlarda fizik-kondisyon olarak daha hazır olan rakiplerimiz
yeteneklerini de ön plana çıkararak bizi farklı mağlup ettiler. Genç takımımız
yapılan bu maçlarda, fizik olarak daha uzun ve iri olan bu takımlarla çok iyi
mücadele edip kendilerini ve ülke basketbolunu temsil ettiler. Onları ve
hocalarını bir kez daha kutluyor başarılarının devamını diliyorum.
Bizler her geçen gün profesyonel olmaya çalışıyoruz. Bu işi yaparken de heyecan
duyuyoruz. Bu gibi büyük kulüplerin nasıl yönetildiğini biraz bile görmek
bizlerin daha iyi bir şekilde gelişmesini sağlıyor. Bizler spora sportif
değerlerle yaklaşırken aslında amatör çerçevede çalıştığımızı da bu gibi büyük
takımları ziyaret ettiğimiz zaman algılayabiliyoruz. Bizler koyduğumuz
hedeflere emin adımlarla yaklaşıyoruz…
“Yapılırken heyecan duyulmayan işler
başarılamaz.”EMERSON
Saygı ve basketbolla
kalın.
Tahir Soyer
30/08/2012
Tahir Soyer
30/08/2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder