14 Nisan 2015 Salı

Güven!

          Son zamanlarda dikkat ettiğim, gözlemlemeye çalıştığım ve en sonunda da üzerinde bir şeyler yazmak istediğim güven konusunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Kızımın ve takımımda bulunan kızlarımın isteği üzerine bu yıl birkaç konsere gitme fırsatım oldu. Gelen sanatçılar profesyonelliklerinin gereği halkı coşturmasını çok iyi biliyorlar. Fakat halk ne kadar coşabiliyor veya ne kadarı coşuyor bunu bir kez de sizlerin düşünmesini istiyorum.
           Gözlemlediğim kadarıyla gençliğimiz, insanımız, coşmasını, şarkılara eşlik etmesini veya şarkılarla birlikte o ortamda eğlenip oynamayı çok yapmak istemiyorlar. Akraba düğünlerinde gençler veya bizlerin ne kadar coştuğumuzu biliyoruz. Peki neden konserlerde veya buna benzer aktivitelerde coşmuyoruz? Bana göre kendimize güvenmiyoruz. Kendimize güvenmememizin en büyük sebebi de korkuyoruz. Korkuyoruz çünkü dedikoduyu çok seven bizim büyüklerimiz, bizim eğlencemizi alıp öyle bir süsleyecek ki, bizler tabiri caizse günah keçisi durumunda oluyoruz. Oysa güven kelimesinin sözlük anlamlarından biri, korku ve kuşku duygusundan uzak veya yüreklilik, cesaret olarak açıklanıyor.
          Yıllardır bir şey söylenecek veya kendimize bir şeyler olacak korkusuyla, baskıyla yaşayan bizler, kendimize ne kadar çok güvenip bir yerlerde başarılı olabiliyoruz diye sadece söylemlerde kalıyoruz. Yüreklilik ve cesaretle kaçımız kalkıp bir takım şeyleri söylüyor veya yapıyor? Hep susuyor veya sineye çekiyoruz. Kabuğumuza çekildikçe de üzerimizde çeşitli oyunlar oynanıyor. Bu sefer de bizler özgüvenimizden kaybediyoruz.
          Gündemi sıcak tutup bundan sonra bu olanların yaşanmaması adına da konuyu seçimlere getirmek istiyorum. Acaba kaç kişi çıkıp da görüşlerini veya görüşlerine inandığı parti ve adayların inandırıcılığına, güvenirliliğine inanıp onun peşine düşebiliyor? Bunu yapan kişiler özellikle devlet çalışanıysa vay haline. Ya da yanlış olan bir şeyleri çıkıp söylüyor veya yazıyorsanız sizden daha kötüsü olmuyor seçim sonrası. Bu güven veya güvensizlik duygusu da maalesef bizlere ailelerimizden miras kalıyor. Onların hepsinin veya birkaçının eleştirisel yaklaşımı, mükemmeliyetçiliği ve esas konu olan fazla korumacılığı yüzünden güven veya güvensiz davranışlarımız çocukluğumuzdan itibaren başlıyor.
          Yine kendi alanımıza dönüp sporda kendine güven üzerine bir şeyler yazmak daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Kendine güvenmek en güzel güvendir. Sporda güven ise sporcunun fiziksel becerileri algılayabilme, uygulayabilme ve fiziksel uygunluk düzeyinden memnun olma durumunu yansıtıyor. Bu durum sporcunun kendine güveni olarak tanımlanabiliyor. Sporcunun kendine güveni ise fiziksel ve zihinsel kapasitesinin farkında olmasıdır. Kapasitesinin farkında olan bir sporcu da istek, kararlılık ve çalışmayla daha büyük işler başarabiliyor. Bunun başlangıcı da her zaman kendine güvenle başlıyor.
          Başarılı olmak istiyorsak öncelikle kendimize güvenmemiz gerekiyor. Güvenmemizin yanında da kendimize inanmamız elzem olarak görünüyor. Kendimize inanmadan takım arkadaşlarımıza inanmanın bir anlamı olmuyor. Sporcu kendine güvenmeli, bu güvenini de takım arkadaşlarına, hocasına, yönetime ve taraftarlara hissettirmelidir. Kendine güvenen bir sporcu her zaman kendine inanarak, başarılı olacağını bilir.
          Bütün olumsuz tecrübeleri unutarak, kendinizle iletişim kurarak, işlerinizi veya öğrenme sürecinizi ertelemeden, istediğiniz şeyin ne olduğunu bilerek, çevrenizi iyi gözlemleyerek, enerjinizi istediğiniz şey için vererek, telkinlere kulak tıkamayarak, hayır demeyi bilerek, geleceğinizi ertelemeden planlayarak, olumlu kelimeleri hep hayatınıza sokup senaryolar yazmadan, hayatınızı yönlendirip kendinize güveniniz…      
Güven ve başarı birbirlerine doğru orantılıdır!” Tahir Soyer         

  

Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer

11/07/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder