15 Nisan 2015 Çarşamba

Küçük detaylar çok şey değiştirebilir!

          Hayatta kimsenin, en yakınınızda olsalar bile sizin düşündüklerinizi yapmasını veya hissetmesini bekleyemezsiniz. Beklerseniz de hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Sizde belki başkalarının düşüncelerini yapamıyor ve hissettiremiyorsunuz. Ancak takım oyunlarında, özellikle başarılı olan takımların bireyleri ayni şeyleri hissetmeyi ve arkadaşlarının düşüncelerini yapmayı zaman içerisinde öğreniyorlar.        
         Günlerce, haftalarca, aylarca, senelerce ayni ortamı paylaşan ve birlikte çalışan oyuncular herkesin nerede neler yapabileceğini biliyorlar. Buradan çıkarmamız gereken sonuç ayni hedef ve amaç uğruna birbirlerini sevip sayan insanların başarıya daha da erken ulaşabiliyor olmasıdır.
        Alt yapılardaki sporcu gençlerimizin başarılı olmak istiyorlarsa, yapmış olduğu sporu çok sevmeleri gerekmektedir. Bu sevmek, sadece antrenmanlara katılım veya maçlara çıkmakla olmuyor. Yaptığı sporun sadece elit ligini değil, kendi yaş grubunun veya kendi ülkesindeki ligleri de izlemesi gerekiyor. Gerçek spor sevgisini yaşayan genç arkadaşlarımız izlediği karşılaşmalarda görmüş olduğu yetenekli bir sporcuyu taklit ederek kendi gelişimine katkıda bulunabiliyor.
          Günümüzde genç sporcularımız veya o spor eğitimini alamayan sporcular farklı olaylara bürünüyorlar. Kimileri kadroya giremediğinden dolayı ağlıyor, kimileri fazla süre alamadığından yakınıyor, kimileri ise başarısız sonuçlanan bir oyunun ardından savunma mekanizmasını kendisinin sadece iyi yaptıklarıyla aktarıyor. Oyuncular, hepimiz gibi oyun içerisinde daha fazla süre almak istiyorlar. Bunun içinde kendilerini her zaman hazır hissediyorlar. Onların oyunda fazla oynayamamasının suçlusu ise hep antrenörler oluyor. Oyuncular kendilerini her zaman hazır hissetmeleri gerekiyor ancak onları antrenörün hazır hissetmesi önemli olmalıdır. Oyuncular her zaman en iyi ben çalıştım diyecek ve hissedecek kadar iyi çalışmalıdırlar.
          Geçtiğimiz günlerde Türkiye Beko Basketbol Ligi play off 5. final maçını izleyenler hatırlayacaktır. Oyunun normal süresi beraberlikle sonuçlanmış ve 5 dakikalık uzatma bölümüne geçilmiştir. Uzatma bölümünde de skor hep beraberlik içerisinde devam etmiştir. Oyunun son saniyesinde Anadolu Efes maçı kazanmıştır. Bu normal bir şey basketbol oyununda, son saniyelerde oyun kazanılıyor veya kaybediliyor. Benim değinmek istediğim konu ise, oyun 45 dakika oynanmıştır ve bu süre içerisinde bir oyuncu son saniye hariç hiç süre almamıştır. Oyunun son saniyelerinde alınan mola ile birlikte oyuna giren Doğuş Balbay, çizilen sette en zor olan görevi alıp takımına maçı kazandırabiliyor.
          Takım olmanın ne olduğu ile ilgili daha önce düşüncelerimi yazmıştım. Genç oyuncularımız takımın ne anlama geldiğini iyi öğrenmelerini, takımda olmalarının kendilerinin de isteği olmasına karşın yetenekleri sayesinde takıma seçildiklerini bilmeleri gerekiyor. Kendilerinin varlığı takım içerisinde olmazsa, daha fazla süre alan arkadaşlarının onların varlığıyla takıma girmek için çok çaba harcadıklarını öğrenmeleri gerekiyor. Genç oyuncular kendilerini her an oynayacakmış gibi hazırlamaları, çalışmalarına daha fazla ağırlık vermeleri, hepsinden önemlisi sporun ve takım ruhunun ne olduğunu kendi içinde yaşamaları gerekiyor. Sizlerle antrenörleriniz her koşulda gurur duyuyor...
“Hayat, bir bileği taşıdır ve bu bileği taşı sizi un ufak mı edecek yoksa bileyip parlatacak mı, buna sadece ama sadece siz karar verirsiniz.” CAVETT ROBERT               


Saygı ve basketbolla kalın.

Tahir Soyer
12/06/2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder