15 Nisan 2015 Çarşamba

Saygılı olalım!

          Bir kişiyi olduğu gibi, yargılamadan kabul etmenin saygının bir gerekliliği olduğundan, görülerimi bu yönde yazmaya çalışacağım. Hayatımızda hepimiz zamanlar içerisinde saygısızlığa maruz kalabiliyor, kişilere veya olaylara yapılan saygısızlığı gözlemleyebiliyoruz. Bizler de istemeden olsa dahi birilerine saygısızca davranmış olabiliyoruz. Önemli olan yaptığımızın doğru olmadığını farkında olup özür dilemesini ve bir daha ayni davranışta bulunmamayı başarabilmektir.
          Türk Dil Kurumu saygıyı, değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram, başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu olarak açıklıyor. Saygı, aslında çok anlam ifade eden, tarifi de çok kolay yapılan bir kelime değildir. Çoğu zaman saygı bir tabu olarak karşımıza çıksa da,  kişilere göre saygı farklılık gösterebiliyor. Saygı, ikili ilişkiler, aile içi, toplum ve milletin yaşamını da çok önemli ölçüde belirlediği için bir kültürdür. İş yaşamımızda, yemek yemede, giyim tarzımızda vb. gibi birçok olayı saygı düzenliyor. Bunları da göz önüne aldığımızda saygının bir ahlak olduğu ortaya çıkıyor. Ben saygı ile ilgili açıklamaları uzmanlara bırakıp, dilimin döndüğü kadar spordaki saygı ve ahlak ile ilgili konu üzerinde bir şeyler yazmak istiyorum.
          Geçenlerde bir maç esnasında, rakip takımdan bir kızımın serbest atış çizgisinde şut atmadan önce topu atar gibi yapıp, oyuncuların ribaunda girmek için hareketlenmelerini bekleyip topu tekrardan tutup yere vurması hiç de saygı ve ahlaki yönden olumlu olmadı. Bunların da ötesinde oyunculara ve tribüne bakıp gülmesini de hiç saygılı bulmadım. Değişik zamanlarda bu ve bunun gibi olaylarla karşılaşabiliyoruz. Maç esnasında serbest atış çizgisinde olan oyuncunun atışı sırasında konuşan oyuncular, oyuncunun ayağına basmalar, şortunu veya formasını çekmeler, hızlı hücum şansını ikiye sıfır yakalayan oyuncuların yaptığı hareketler de hiç saygılı ve ahlaki görünmediğini söylemek istiyorum. Bunu bazı zamanlarda bizim oyuncularımız da yapmaya kalkışınca gerekli uyarıyı alıyorlar.
          Çarşamba gecesi oynadığımız bir maç sonrasında kendi ailelerimizden birinin “Hocam disiplin sorunu var gibi görünüyor.” demesi beni çok üzdü. Devre arası zaten bu disiplin üzerine konuşup oyuncuları uyarmamdan sonra bunu duymuş olmam, yaranın üzerine tuz basar misali oldu. Aslında bu olay rakibe saygısızlık, onu küçük düşürücü hareketler değildi ve böyle bir konuyu kendi oyuncularımla ilgili çoktan aştığımızı düşünüyorum. Sadece kendilerine saygı konusunda biraz daha eğitilmeye ihtiyaçları var ve bu konuda üzerimize düşenleri yapıyoruz.
          Spor, bir amaç uğruna çalışan sporcular arasında çok kuvvetli bir bağın gelişmesine yardımcı oluyor ve kişinin tüm yaşamı boyunca bu şekilde davranmasına vesile olabiliyor. Küçük düşürücü, kıskançlık, gevşeklik, kaba davranışlarla spor asla örtüşmüyor. Takım içerisinde veya rakip takımla oynanan müsabakalarda, insanca ve efendice ilişkileri koruyup saygılı olmamız gerekiyor. Maç günü kim ne kadar iyi oynarsa oynasın sonuçta yenilmişsek, takım olarak “Biz” yenildik diyerek kendi takım arkadaşımızı suçlamamamız, aksine üzüntüyü birlikte paylaşmamız gerekiyor. Maçı kazandığımız zaman da herkesin yaptıkları güzelliklerden bahsetmek, kendi yaptıklarımızın önünde olmalıdır diye düşünüyorum. Bırakın sizi başkası övsün.
          Saygı görmek için saygıya değer bir kişilik olmamız gerekiyor. Saygıya değer olmak için de önce kendimize saygılı olmalıyız. Eğer kendimize saygılı davranmıyorsak, başkalarının bize saygılı davranmasını ne kadar daha zaman bekleyebilirsiniz diye kendinize sormanızı öneriyorum. Kendi içimizde değişmek için uğraşarak, mücadele ederek, daha iyi ve başkalarına örnek olmak, kendi kusurlarımızı bertaraf etmek ve güçsüzlüğümüzü yenmek için ilk önce kendimizi eğitmeliyiz. Kendi iç huzurumuzu, saygımızı sağladıktan sonra, bize takdir edilmeyi ve saygı duyulmayı sağlayabiliriz. Başkalarının saygısı talep edilmez, ancak hak edilir…     

Sporcularımıza teknik-taktik-kondisyon gibi öğeleri yüklemeden önce, ahlaki ve psikolojik öğeleri yüklememiz gerekiyor.” Tahir Soyer

Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer

25/04/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder