Bir buçuk yıl önce
sadece spor ve basketboldaki bilgilerimi çocuklarımız ve gençlerimize aktarmak
adına birkaç arkadaşımın yüreklendirmesiyle yazmaya başladım. Çok kısa bir süre
sonra yazılarım gazetede ve birkaç web sayfasında yayınlanmaya başladı. Yayına
hazır olan ancak henüz basımını sağlayamadığım “Ada’da Dört Periyot” isimli kitabımın adının köşemin ismi olması
talebim de onaylanınca sizlerle her cuma bu köşe aracılığı ile buluşuyorum.
Gazetecilik konusunda eğitim almadığım için başlangıçta nasıl yazabilirim diye
çok endişelendim. Aslında ülkemiz ve Dünya’da o kadar olay oluyor ki, yazı
yazmayı seven ve tecrübeli bir yazar için malzeme sıkıntısı yok, her gün birkaç
yazı yazabilir fakat spor konusunda yazı yazmak benim gibi tecrübesiz kişiler
için kolay olmuyor. Yine de severek ve disiplinli bir şekilde her hafta yazmaya
başlayınca artık bir tarzımın ortaya çıktığını fark ettim. Bazen çok uzun
yazmakla eleştirilsem de bunu da düzeltmeye çalışacağım.
Bu hafta başı yaşadığım farklı bir konu üzerine yazmayı düşünüyordum ancak
akşam twitter’de gördüğüm bir yazı üzerine tekrar gündeme getirmek
istediğim bir konu var. Bir milletvekili adayımız “Spor
ambargoları yarın kalktığında alt yapı anlamında buna ne kadar hazırız.
Mecliste üzerinde en çok çalışacağım konu bu olacak.” diye bir tweet attı. Birkaç hafta önce
partilerin seçim manifestolarında spor önemsenmiyor diye yazmıştım. Gelinen
noktada birkaç partinin seçim manifestolarında spor ile alakalı, iktidarımızda “Sporcularımız
ve sanatçılarımız ülkeyi tanıtıyor” ve “Ülke
sporu her alanda gelişiyor.” Bir
diğeri ise “Tüm sporcularımıza eşit mesafede yaklaşarak ve altyapıya önem vererek,
sporu kitlelere yayıp, elit sporcularımızı Devlet koruması altına alacağız.” diyerek spora verdikleri önemi
aktarıyorlar.
Bir buçuk yıl önce “Kıbrıs sorunu
çözülene kadar olan zamanı, çok iyi değerlendirip spor konusunda da
hazırlanmamız gerekir. Öncelik tabi ki kalıcı ve alt yapıyı destekleyen spor
politikalarının oluşturulmasıdır. Bunun dışında Uluslararası deneyimler çok
önemli.” demiştim. Muhakkak
benden önce de bu konuyu gündeme getiren birçok spor yazarı olmuştur ancak
dileğim; söylemlerde kalmadan
seçilecek ve hükümet edecek olanların bu ve benzer düşüncelerle sporumuza
sahip çıkmaları ve artık bu konuyu irdeleme
gereği duymamamızdır.
Sporda
bize uygulanan ambargolara karşı eleştiriyi ve mücadelesini hep birlikte
yapalım. Ambargoların kalkacağı o güne kadar da kendimizi uluslararası
yapılacak turnuvalara veya organizasyonlara, sporcularımızla, eğitmenlerimizle,
tesislerimizle hazırlamalıyız. Bana göre ekonomiyi, sağlığı, eğitimi, çevreyi,
turizmi, dış ve iç işlerimizi birebir ve dolaylı olarak etkileyen sporun ayrı
bir bakanlık çatısı altında toplanması sonucunda bunların gerçekleşmesi daha
uygun olacak diye düşünüyorum…
“Kişilerin
yaptığı iş ne olursa olsun, hayat felsefesi ile örtüşmesi gerekiyor.” Tahir
Soyer
Saygı ve basketbolla kalın.
Tahir Soyer
18/07/2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder